28 Ekim 2016 Cuma

TOLSTOY / İNSAN NEYLE YAŞAR

''Semyon karısı ve çocuklarıyla yaşayan bir ayakkabıcıydı. O kadar fakirlerdi ki karısıyla tek bir gocuğu paylaşıyorlar;hatta bazen yiyecek ekmekleri olmuyordu.Kendisine borcu olan mujiklere uğradı ve eli boş halde dönerken kilisenin yanında çıplak bir genç adama rastladı.Kendini,ailesini zor doyuran Semyon adama acıdı ve onu evine aldı.Kim bilebilirdi ki o adamın bu ailenin akıbetini değiştireceğini?''

     Merhabalar sevgili dostlarım dün yazmam gereken yorum bugüne kaldı,hem daha iyi oldu kitap hakkında biraz daha düşünebilme ve yazdığım yorum taslağı üzerinde düzenleme yapabildim.Bugün bahsetmek istediğim kitap İnsan Neyle Yaşar.Uzun bir süredir rs(kitap okuyamama durumu) yaşıyorum ve artık bunu söylemekten bile sıkıldım.Bu okuyamama durumundan çıkmak için genç-yetişkin türde kitaplar okuyayım dedim;malum daha rahat okunur da bir şekilde çıkarım diye ama başaramadım.Sonra en sevdiğim yazarların kitaplarına el attım,yok bir türlü olmuyordu.Ve Tolstoy'un bu öykü kitabıyla bu okuyamama durumundan çıkmış bulunuyorum.Kitabı ipucu ( *spoiler ) vermeden yorumlayacağım, hiçbir yorumumda hikayenin can alıcı noktalarına parmak basmadan anlatmaya çalışıyorum gönül rahatlığıyla okuyabilirsiniz bu arada!
     Dediğim gibi kitap altı öyküden oluşuyor ve beni en çok etkileyen öykü ilk olan İnsan Neyle Yaşar.Birinci bölümde fakir Simon ve onun kilise önünde çıplak bir adamı bulmasıyla başlar,onun yanına gider ve soğukktan buz tuttuğunu görür ve acır.evine aldığı gence ayakkabı dikmesini öğretir ve yıllarca yanında kalmasına izin verir.Diğer hikayeler de; Kıvılcımı Söndüremeyen Ateşi Zapt Edemez,Mum,Kızlar Büyüklerden Akıllıymış,İnsana Çok Toprak Gerekir Mi,İlyas.
     Tolstoy,yaşamında farkettiği sorunları;din,inanç,sevgi gibi kuramsal çalışmaları edebi bir dille ele alır,bu öykü kitabında da olduğu gibi.Diğer öyküleri özetlemeyeceğim,zaten öykü kitaplarında yahut deneme yazılarında yorum yapmakta zorlanıyorum.Özellikle de yazarın noktalama işaretlerini farklı kullanmasıyla daha da hayran bıraktırıyorsa.Yirmi sayfada iki yüz sayfada anlatılacak olayları göze batmayacak ve çarpıcı sonla bitirerek yazması da cabası.
     Bu arada edindiğim diğer bilgilere göre Başakşehir Belediyesi 2015-2016 sezonunun ilk yetişkin oyunu olarak Başakşehir Emin Saraç Kültür Merkezi'nde sahnelemiş.
     Öykülerden hoşlanıyorsanız yahut klasiklere başlamak istiyorsanız İnsan Neyle Yaşar tam yerinde.Umarım siz de okur ve seversiniz,kitapla kalın!

''Anladım ki Tanrı, insanların birbirlerinden ayrı yaşamasını istemez. Bu yüzden neye muhtaç olduklarını onlara ifşa etmez. İnsanların bir olmalarını ve bütünlük içinde yaşamalarını diler. Bu yüzden her birine, bütünün muhtaç olduğu şeyi gösterir.
Anladım ki insanlar kendilerini düşünerek yaşıyor gibi görünse de gerçekte onları yaşatan tek şey sevgidir. Kim içinde sevgi taşıyorsa, Tanrı’nın içinde yaşar ve Tanrı da onun içinde yaşar, çünkü Tanrı sevgidir.''

6 Ekim 2016 Perşembe

PLATON / DEVLET #birkitapbiryazar

Sevgili dostlarım,bugün #birkitapbiryazar etkinliği kapsamında bahsetmek istediğim kitap Devlet,yazar ise Platon.

Tarihin en önemli düşünürlerinden Platon, memleketi Atina’da yaşamıştır. Savaş ve devlet gözlemleri onun devlet hakkında yazmasına etki eder. Sofistler de bu dönemde ortaya çıkmıştır ve Platon tarafından eleştirilmiştir. Platon, sofistlerin göreliliği esas alan “İnsan her şeyin ölçüsüdür” tezine karşılık, insanın dayandığı değerlerin ideal bir modelden türemesi gerektiğini söyler. Platon’un idealar öğretisine göre, her maddenin bir ideası vardır. İnsan edimleri bu ideaya yaklaştıkça doğru ve uygun bir değer alır. Yandaki resimde Platon yukarıyı işaret eder, bu dünyanın üzerindeki ideal olanı arayan Platon’u sembolize eder. Yanındaki Aristoteles de yeri işaret eder. Aristoteles, ideal olandan ziyade, dünyada var olanlarla yetinmeyi ve görünen dünyanın dışına taşmamak gerektiğini söylemiştir. Platon’un yaşamında incelediği devlet fikirleri devletin kökenlerini araştırırken hesaba katılmalıdır.

     Platon Devlet adlı eserine doğruluk kavramını irdeleyerek başlar. Doğruluk sofistlerin iddia ettiği gibi “güçlüye göre şekillenen” değil; doğal olan, adalet ve ahlakın temellerinden biridir. Devletin nasıl ortaya çıktığına ilişkin fikirler, devletin nitelikleri ve devletin ideal özelliklerini sıralar. İyi askerlerin gereği, askerlerin iyi eğitimi elzemdir. Zira toplum sınıflara ayrılacaktır ve yöneticiler askerlerden çıkacaktır. Yanlış ve kötülük bilgi eksikliğinden gelir. İnsan bildiği ölçüde doğrudur. Askerler hakikati bilmelidir, böylelikle toplum doğru yönetilir.

Platon’a göre devlet bir organizmadır. Bir makro insandır. Toplumu oluşturan insanların birbirine ihtiyaç duyması, iş birliğidir.  Hayatta kalmak için bir araya gelme eğilimi vardır.Platon insanın belli kısımlardan oluşması gibi, toplumu da kısımlara ayırır.  İnsanın ruhundaki üç ayrı bölüm, devletteki üç sınıfa karşılık gelir. Ruhun arzu-istek yönü işçiler sınıfına, öfke yönü askerler sınıfına ve akıl yönü de yönetim sınıfına denk gelir. Ruh bölümlerinin birbirlerinden üstün olması gibi toplum bölümleri de birbirinden üstündür. Toplumun en üst kademesinde idareciler bulunur. Platon ruhun bölümlerinden hareketle sınıflı bir toplum yapısına ulaşır. Sınıflı toplum adaletli toplumdur.Platon’un ideal devletinde sınıflar arasında yöneticiler ve savaşçılar mal mülk edinemezler. Çıkarları bir, amaçları bir, duyguları mümkün olduğu kadar bir olacaktır.

     Toplumsal yapı evrensel ilkelerle işler. Bunları da filozoflar bilir. Mutlu bir hayat için filozoflar başta olmalıdır.  Devlet’te mülkiyet yoktur. Evlilik, meslek, çocuk kararları devletçe verilir. Filozof kralın yönettiği kapalı devlet, Platon’un Atina’daki gözlemleri sonucu şekillenmiştir. Çeşitli yönetim biçimlerinin nasıl kaybettiğini eserinde analiz eder. Mutluluk devletin etkinliğiyle mümkündür. “Devlet” eserinde hem devlet felsefesi hem de mutluluk felsefesinin göze çarptığı söylenebilir. Adalet, devlet ve bireyin niteliklerini diyaloglarla anlatır. Kallipolis, güzel şehir betimlenirken formlar, ruh, sanat, felsefe gibi kavramlar da tartışılır.

     Platon’un devlet anlayışı ve idealizmi bağlanırsa, devlette de “idea” ya uygun olanı, yani devlet olgusunun zaten var olan mükemmel biçimini bulmaya çalıştığını anlarız. Platon ve öğrencisi Aristo’ya göre tüm devlet modelleri gerçek ve doğru bir devlet formunun çözülmüş görüntüleriydiler ve bu formlar her zaman geçerliliklerini korumaktaydılar. Asıl olan devlet ideasıydı. Platon da eserinde idealara ulaşmaya çalışan insana yol gösterir. İdeayı ararken de gerçekten kopmaz, ve demokrasinin sıcaklığındansa teknokrasi yeğlenir. Tabi yöneticilerin sınıfı ya da ismi önemli değildir. Önemli olan filozof olmalarıdır. Çocukluktan itibaren devlet yönetimini almak üzere eğitilen çocuklar yaşlanınca filozof kral olurlar.

     Platon’un tam anlamıyla bir planlı ekonomi- planlı kültür- planlı yaşam betimlediğini söyleyebiliriz. Platon’a göre mutlu olmak için erdemli olmak gerekir. Erdem iyiliğin, iyilik de insanın ve toplumun en yüksek amacı olan mutluluğun gerçekleşmesini sağlayacaktır. Erdemli olmak için sadece ruhun düzenlenmiş olması değil, insanın devlet içinde doğru işi yapıyor olması da gerekir. Mesleki iş bölümü ve işbirliği onun düzeninde temel örgedir.

5 Ekim 2016 Çarşamba

GUSTAVE FLAUBERT / MADAME BOVARY

Merhabalar yazın hafta belirli günlerde #1kitap1yazar yaptığım etkinliğe tam gaz devam.Bugün sizlere yine bir yazarı ve kitabını tanıtacağım.Bugünkü kitabımız Flaubert'in Madame Bovary'si.


📖Edebiyat eleştirmenleri tarafından modern romanın kurucusu kabul edilen Flaubert'in,en tanınmış eseri,19. yüzyıl toplumsal gerçekliğini çarpıcı biçimde aktaran ve dünya klasikleri arasına giren Madame Bovary'dir. 1857'de yayımlanan ve Fransa'da ciddi tartışmalara neden olan bu eserden sonra realist akımı başlatan kişi
olarak gösterilmiştir.Hatta bu kitaptan sonra bovarizm akımı oluşmuş ve psikolojide tatminsizlik, memnuniyetsizlik anlamına gelen bir rahatsızlık olarak yer almıştır. 📖

Kitap, iyi kalpli ve sıradan bir doktor olan Charles Bovary'nin yüksek idealleri ve aşırı bir lüks tutkusu olan romantik karısı Emma Bovary'nin, yaşamının tekdüzeliğinden sıyrılmak için girdiği durumları ve yaşadığı çeşitli gayrimeşru aşk ilişkilerini konu almakta. Baş karakter Emma Bovary'nin sergilediği davranışlar, o dönemde büyük yankı uyandırmış ve bu yüzden yazarımız Flaubert uzun yıllar boyu çeşitli eleştiri ve suçlamalara maruz kalmış bu yüzden.
Evet,işte Flaubert ve Bovary'nin hikayesi böyle.

Kitapla kalın!📖

KİTAPLAR HAKKINDA DAHA ÖNCE DUYMADIĞINIZ 5 İLGİNÇ BİLGİ!

Merhaba dostlarım,bugün sizlere bir kitap yorumu yerine ünlü kitaplardaki ilginç bilgiler,kitaplar hakkında pek duyulmamış özelliklerden bahsedeceğim.Umarım daha önce görmemişsinizdir!

  1.SAVAŞ VE BARIŞ

Leo Tolstoy’un yazdığı “Savaş ve Barış” isimli klasik eser en önemli başyapıtlardan kabul ediliyor. Henüz kopyalama makineleri ve bilgisayarların icat edilmediği dönemde yazar tarafından kaleme alınan bu eserin el yazmasını, Tolstoy’un eşi yedi kez elle yazarak kopyaladı.


2.SEFİLLER
Victor Hugo’nun en etkileyici romanlarından “Sefiller” eserini okursanız çok uzun bir cümle ile karşılaşacaksınız. Bu cümlenin içinde tam 823 kelime var! Cümle kitabın 3. Bölümünde yer alıyor ve tam tamına 3 sayfa sürüyor. İlgili cümlenin, Fransız Edebiyatının en uzun cümlesi olduğu kabul ediliyor.Victor Hugo editörüne kitap hakkındaki fikrini sormak için “?” gönderdi ve yayınevi de “!” şeklinde yanıtladı.


3.GADSBY
Ernest Vincent’ın 1939 yılında yazdığı “Gadsby” isimli roman tam 50.110 kelime içeriyor. Buraya kadar her şey normal görünüyor. Ancak romanın ilginç yanı 50.110 kelimenin hiçbirinde ‘e’ harfinin bulunmaması.

4.GULLIVER'İN GEZİLERİ

İngiliz edebiyatının önemli isimlerinden olan Jonathan Swift, “Gulliver’in Gezileri” isimli kitabında mars gezegeninin iki uydusu olan Phobos ve Deimos’u tam boyutları ve dönüş hızlarıyla yazdı. Gökbilimciler isimleri kitapta geçen bu uyduları kitabın yazılışından yaklaşık 100 yıl sonra buldular. Swift’in bu bilgileri nasıl öğrendiği ise hala bir sır.

5.SHERLOCK HOLMES

 Sherlock Holmes’un yazarı A. Conan Doyle aslında bir göz doktoruydu. Ancak tıbbi çalışmaları karşılığında iyi bir gelir elde edemeyen Doyle, günlük ihtiyaçlarını karşılamak için yazar oldu.Tıpkı Balzac'ın yaptığı gibi. Şu an tüm zamanların en iyi yazarlarından kabul edilen Doyle, geçim sıkıntısı çekmeseydi belki de bugün “Sherlock Holmes” olmayacaktı.