23 Mart 2018 Cuma

Sanrılar ve Düğümler / Kitap Yorumu

Denizci, kardeşin seni affediyor...
Denizci, Molly'yi bul... Kardeşin seni o zaman affedecek.
Dedektif Doyle,namı diğer Denizci, çözmesi gereken bir cinayete başbaşadır. Dava;narkotikten cinayet büroya geçişinden bu yana ele alacağı ilk davasıdır ve tüm gözler onun üzerine çevrilmiştir. Umursamaz Denizcinin...
Bir yandan mumyalanmış ve beline testere saplanmış bir kadın,bir taraftan da kedi kumuna gömülmüş ve sırtı çeşitli seritlerde kesilmiş bir adam. Ölen ciftin zekâ geriliği olan,elli yaşındaki kayıp kızları. Berbat bir çiftlik ve ölen,açlıktan çılgına dönen havyanlar...
Gerçekten dedektifin yerinde olmak istemezdim
. Adamcağızın başına gelmedik kalmadı vallahi. Konu cinayetten başlasa da farklı bir alana kaydı ve ben gidişatı sevdim. Yazarın son sözünü okuduğunuzda bir cinayet bürosunda çalışan babanın oğlu olarak,babasının yemek masasında anlattığı Brukner Cinayeti üzerinden kurguyu oluşturduğunu anlıyoruz. Kitabın gerçek bir olaya dayanması hem akıcılığı sağlamış,hem de verilen detaylar sanki bir roman değil de polis notlarını okuyormuş hissi vermiş. Sanki ben de oradaymışım da bu davayı ele almisim gibi hissettirdi. Çok akıcıydı,reading slumpa girmeseydim birkaç günde bitirmiş olurdum,okuyamamak tamamen benden kaynaklıydı. Polisiyemsi/cinayetimsi kitabı, Sanrılar ve Düğümler'in dilini ve işlenişini sevsem de baş karakterimiz Denizci'yi hiç sevmedim. Umursamaz,tembel,kuşkulu ve bağımlı... Eh zaten bu özellikler onda bir araya toplamışken başına iş açmaması imkansızdı. Işte böyle dostlarım,ben çok sevdim,siz neler okuyorsunuz? Sevgilerle..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder