31 Ekim 2017 Salı

Hayatta Kalma Kılavuzu - Bear Grylls

   Merhabalar! Bugün Portakal Kitap'tan çıkan Hayatta Kalma Kılavuzu' nun yorumuyla karşınızdayım. Eminim birçoğunuz yazarımızı tanıyorsunuz. Yazarımız Bear Grylls ekranlarda gördüğümüz, vahşi doğada ayakta ve hayatta kalmaya çalışırken böcek ve daha bilumum hayvanları yiyen abimiz. Kendisini bu şekilde tanıtmanın yaptıkları ve başarıları için haksız ve eksik olduğunu düşünüyorum. İşte bu sebepten ötürü, kitabın yorumunu aktarırken kendisinden de bahsedeceğim.
     Öncelikle kitabın iç ve dış tasarımını çok sevdim. Punto,yazı karakteri,başlık ve aktarma sözlerindeki bütünlüğün kitaba akıcılık kattığını düşünüyorum. Kişisel gelişim kitabı olarak, kesinlikle etkisini uzun süre yitirmeyecek bende. Bölümlerin iki üç sayfadan oluşması kitabın kendisini hızlı bir biçimde okutturmasını sağlarken, yazarın değindiği konuları farklı bakış açısıyla ele alması da her daim açıp okuyabileceğiniz bir boyuta getiriyor kitabı. 
     Şimdi kitapta kendi hayatından kesitler vererek önerilerini harmanlayan yazarımızın hayatına değinelim; kendisi okulunu bitirdikten sonra İngiliz Kraliyet Ordusu'na katılmış, İngiliz Özel Havacılık Kuvvetleri'ne (SAS) 3 yıl görev almış ve daha sonra 1996 yılında Kuzey Afrika'da bir paraşüt atlayışı eğitimi sırasında  paraşütünün yırtılması sonucu düşünce omurgası 3 farklı yerinden kırılmış ve bu olayın sonucunda İngiliz Kraliyet Özel Kuvvetlerindeki görevinden ayrılmış. 
     Tabi o bir şeyi istiyorsa hedefine ulaşana kadar durmayan bir 'deli'. Kitabında bize hayatta her daim hevesli olmamız gerektiğinden,pes edersek kaybedeceğimizden,kelimelerin yaptıklarımızda ve yapacaklarımızdaki etkisinden, hayal hırsızlarından uzak durmamız ve karşımıza çıkan engellerde pes etmememiz gerektiğinden,tüm bu engellerin aslında bizim karakterimize güç kattığından ve yön verdiğinden bahsediyor.
     Kitapta en sevdiğim bölüm ise, sözcüklerin insan zihninde bıraktığı etkinin bahsedilmiş olduğu bölümdü. Örneğin 'denemek' kelimesi insan zihninde başaramamanın arkasından geliyor. Yani bu kelimeyi kullandığımız an, biz kendimizi hedefin bir adım gerisinde bırakıyoruz otomatik olarak. Grylls bu kelimenin yerine 'çabalamak' kelimesini kullanmamız gerektiğini öneriyor. Bu ve pek çok kelimenin yer aldığı bölümleri post-itledim durdum :) 
     İşte böyle sevgili dostlarım, Bear Grylls programlarının hiçbirini doğru düzgün izlemesem de kitaptan sonra düşüncelerine,başardıklarına ve karakterine hayran oldum diyebilirim. Azimli, çalışkan, yorulduğunda daha çok çalışması gerektiğini düşünen, sporcu ve izci ahlakını hayatının her alanında uygulamaya çalışan (Şuan kendisine aşırı kefil olmuş haldeyim,umarım yüzümü kara çıkartmaz hahah) biri olduğunu düşünüyorum. Umarım siz de bu kitabı alır,okur ve enim gibi seversiniz! Kitapla kalınnn!!! :)))

30 Ekim 2017 Pazartesi

Cesaretin Varsa Oku - KAYAHAN DEMİR

Korku filmlerini ne kadar sevsem de,gözü kapalı izlediğim için korku faktörünü yerle bir edebiliyorum. Durum kitaplara gelince biraz daha farklı oluyor tabii😄🖒Merhabalar,bugün Kayahan Demir'in okuduğum üçüncü kitabıyla karşınızdayım! Korku/gerilim/paranormal sevenlerin ilgisini çekebileceğini düşünüyorum.
Yazarımız tarafından ulaştırılan spotları paylaşırken dahi tüm ekip heyecanlıydık. Elimize ilk aldığımız zamanki tepkimizse görülmeye değerdi! Kitabın iç tasarımına bayıldım,tüm sayfaların siyah renk olması, kitaba ayrı bir hava katmış! Kitap,birbirinden ilginç hikayelerden oluşuyor ve bazıları sizi hayrete düşürebiliyor. Hikayelerin adının bulunduğu sayfalardaki çizimleri çok begendim. Reading slupta mısınız,kitabı okumaya başlayın. Ne zaman bitirdiğinizi anlamayacaksınız!
Kitapla ilgili toplandığımız gün editör Sibel Hanım,okurken başına ilginç birtakım olaylar geldiğinden bahsetmişti. Siz de okurken dikkatli olun tarzında bir cümle ilistirdi sonuna.

Eh,ben kendimi korkutmayı seviyorum ya, Okurken kafamda kurduklarımla iyice gerildim😂😩 Benden bu kadar,umarım siz de okur ve seversiniz. Kayahan Demir'i ilk kez okuyorsanız Ölüm Şifresi'nden başlamanızı öneriyorum. Kitapla kalın💖

AMOK KOŞUCUSU - Stefan Zweig


Merhabalar! Bugün Zweig'ın Amok Koşucusu'ndan bahsedeceğim sizlere. Öykü türünde bir yapıt olmasıyla beraber, ruhsal portrelerin olaylarla harmanlandığı bir kurgusu vardı.
🕴
Hikayemiz bir gemi yolculuğu sırasında başlıyor,tıpkı Satranç'ta da olduğu gibi. Yolculardan biri,diğerine yaşadığı olayları tüm yönleriyle açıklamak istiyor. Amok Koşucusu'nun öyküsü aslında; Hint Adaları'na görevi sebebiyle giden doktorun, çalıştığı ama Hint Adaları'na alışamadığı dönemde bir gün, beyaz bir kadının ondan istekte bulunmasıyla başlıyor.-Bazı yayınevlerinin arka kapağında, konunun yazılı olduğu bölümde bu istek yer alıyor ama ben yazmayacağım.- Ve ardından doktorun mesleki ilkeleriyle gururu arasında kalışına şahit oluyoruz.
Peki Amok nedir derseniz; Malezyalılarda görülen bir tür delilik haliymiş. Doktor kendini bir 'Amok Koşucusu'na benzetiyor öyküde.
🕴

Kitapta yavaş yavaş hissedilen bir gerilim var ve kitabı elinizden bırakamıyorsunuz. Sonunu tahmin edemedim, beklediğim gibi bitmedi desem yeridir ama çok çarpıcıydı doğrusu! Işte böyle,umarım siz de okur ve seversiniz. Kitapla kalın!!!💖