İlk olarak kitabın adının neden Havva'nın Üç Kızı bundan bahsedeyim.Üç farklı kadın; Peri,Şirin ve Mona...Şaşkın,Günahkar ve İnanan... Mütereddit, Münkir ve Mümin....Böylesine üç farklı kadının Oxford ' da okurken bir araya gelmesi anlatılıyor. Hal böyle olunca her bölümde bu üç kadının kendi başına hayatının işlenmesi ve ortak bir noktada buluştukları (ya da buluşamadıkları) din,Tanrı,bilim,aidiyet,Doğu-Batı tartışmaları işlenecek sanıyorsunuz.Durum böyle değil. Hikaye Peri Nalbatoğlu (Şaşkın,Mütereddit) 'nun ağzından anlatılıyor ve biz onun hayat hikayesini okurken Şirin ve Mona bir yerlerde karşımıza çıkıyor.Hatta son bölümler de olmasa Mona 'nın adı toplasak üç-beş sayfada geçiyor. Sık sık Peri 'nin fikir yapısının oluştuğu küçüklüğüne uğruyor,anne/babasının fikir çatışmalarının yaşandığı çocukluğunda dolanıyoruz.Onda tahribata yol açacak önemli noktaları en ufak detayına kadar öğreniyoruz.Hem gençliğinde,hem de çocukluğunda.Daha sonraları dönüyoruz evlenip çocuklarının ergenliğe girecek kadar büyümüş olduğu günümüze...
Peri 'yi okurken -ki özellikle günümüzdeki bölümlerde- sık sık Türkiye'nin yanlışları üzerinde durulması bir şeylerin empoze ettirilmeye çalışıldığını düşündürttü bana.Elbette eleştiriden ibaret yine de gözüme batmadı değil. Peri'nin kadınlar hakkındaki söylevleriyle çok yerindeydi.Örneğin kadınlara 'Yeni Başlayanlar İçin Ataerkillik Sözlüğü' günümüzdeki kadınların birçoğuna lazım! Bu arada bir de abisinin 80 darbe döneminde yaşadıklarından da bahsediyor Peri,şu sıralar gündemdekilerden dolayı bu sayfalar da gayet ilgimi çekti diyebilirim.Ha bu arada kendisi küçükken de yeterince küçük değil.Diğerlerinin aksine o daha ilkokuldayken din-aidiyet tartışmalarının içinde bulduğundan mıdır nedir daha bir olgun.Yaşıtları sokakta oyun oynarken onun düşündüğü Tanrı var mıdır yok mudur oluyor.Bu arada ailesinde kendini boy gösteren hatta zaman zaman büyük kavgalara dönüştüren siyaset kavgası da var.Onların ailesini hezimete uğratan bu durum bana 'Sevdiklerinizle siyaset yapmayın.Siyasetçiler yollarına bakar,kaybeden siz olursunuz' sözünü hatırlattı.( Ya da öyle bir söz işte :)
Hikayenin bir günümüzde bir yakın,bir de uzak geçmişte dönüp durması akıcılığını bozdu sanki.Sürekliliği bozdu,ağızlarda kekremsi bir tat bıraktı.Kitabın başında Oxford ' da ders aldığı sırada Profesörü Azur ' la ilgili büyük bir sır olduğunu söylüyor. Heyecana kapılmayın,o kadar da büyük bir sır değilmiş diyorsunuz bitince.Bitmesine yakın açıklanıyor çünkü.Bu kitapta geçen o kocamaan sır son elli sayfada kendini gösteriyor.Bu arada Peri 'yi, üniversitedeki bu Azur' la yaşadığı skandaldan Adnan kurtarıyor.Günümüzdeki kocası.Ona müteşekkir olduğunu belirtse de onunla tanışması,evlenmeye karar vermesi gibi bir bölüm yok.Kitapta pek Adnan'a yer yok doğrusu.
Şimdi ise sevdiğim noktalara geçelim.Öncelikle baş karakterimiz Peri'nin kafası yaşam,Tanrı,Doğu-Batı meselesi gibi konularda hep karmaşık.Durmadan sorguluyor.Okuyanların sevmedikleri konulardan biri.Mutlaklık yok karakterde.Ama benim en çok sevdiğim noktalardan biri oldu ondaki kafa karışıklık.Düşünce yapısı,düşünüş biçimini kendimle bağdaştırdığım için belki de .Sadece bu konuda da değil.O yüz hatlarını anlattı resmen ben! Yüzünde sevmediği noktaları belirtti yine ben! Yalnızca bunlar da değil.Türkiye'deki erkeklerin düşünce,fikir yapısını,aşırılıklarını anlattı Peri kendi gözünden.Bu tespitler tam yerinde,eğrelti durmayan tespitlerdi ki bunları da çok sevdim.
Küçük abisi Hakan'ın evlendiği bölümde olan olayları okurken de kitabı un ufak etmek istedim.Kitabı okumadım bu bölümde itiraf edeyim:Yaşadım! Bir film ya da dizi izliyormuş gibi hissettiriyordu o bölüme kadar.O bölümdeyse resmen yaşadım sahneyi.Olaya o kadar sinirlendim ki! Bizi, bize anlatıyordu aslında...
Bu arada sevdiğim ve okurken büyük keyif aldığım noktalardan diğeri ise Tanrı derslerine giren Azur'un dersleriydi.Bu bölümleri okumak bana keyif verdi diyebilirim.Ancak kitabın sonunda o çok anlatılan profesörün kaybettiğini anladığı bölüm içim burkulmadı değil! Bu arada Elif Şafak' ın ''Aşk'' hakkında kaleminin daha güçlü olmasını beklerdim.Bu kitapta beni derinden etkileyen bir aşk yoktu.Belki de hikayede anlatmak istediği farklı konular olduğu içindir.Sevdiğim noktalar ağır bastıysa da beni derinden etkiledi diyemem kitap.Gerçi çoğu yerde uzun uzun sorgulattı ve düşündürrtü.
Merhabalar. Blogunuzu bugün keşfettim. Çok güzel tanıtmışsınız kitabı. Okurken bu yazıyla ne kadar çok uğraştığınızı hissedebildim. Bu da bana göre en önemli şeydir . Bir yazıyı en çok değerli kılan şey de üstünde aşırı uğraşılması ve okuyana yeni fikirler katabilmesidir. Dediğim gibi bu yazıda da bunları fazlasıyla görebildim.
YanıtlaSilKitabın yanında yazarla ilgili küçük bilgiler vermeniz de hoş olmuş. Vakit bulduğum vakit diğer yazılarınızı da okuyacağım. Blogunuzdaki yazılara uzun bir ara vermeden devam etmelisin. Bol okumalı günler dilerim.
Bu arada tek okuduğum Elif Şafak kitabı Baba ve Piç'tir. Başka da okumadım. Bu kitabı beğenmeme rağmen nedense yıllar geçmesine rağmen ikinci bir kitabını okumadım. Herhalde bu kitabını da okumayı düşünmediğimden spoiler yeme korkusu olmadan rahatlıkla incelemenizi okudum. Neyse fazla lafı uzatmadan burada yorumu noktalıyayım.
Merhabalar öncelikle yorumunuz ve yorumumu detaylı bir şekilde incelediğiniz&yorumladığınız için teşekkür ederim,ben kendisinin Baba ve Piç romanını sesli kitap halinde dinleme imkanı buldum.Aynı zamanda farklı konulara değindiği sanıyorum ki deneme türünde olan Şemspare'sini de okudum ve her kitabından farklı bir haz duydum.
SilBunun dışında bloguma hoşgeldiniz diyorum,umarım yazılarımdan ve okuduklarımdan siz de keyif alırsınız,kitapla kalın!