30 Haziran 2016 Perşembe

ADEM ATASEVEN / MAVİDEN DAHA GÜZEL

Merhabalar,bugün sizlere yeni bitirdiğim Maviden Daha Güzel'den bahsedeceğim.Kitabın adını ve fikrini sevdim.Birbirlerine delicesine aşık bir çiftimiz var:Sema ve Deniz.İlişkileri gıpta edilecek türde.Hatta o kadar güzel ki ''maviden de güzel''.İkisinin de tek hayali;okudukları bölümü bitirip,ellerine mesleklerini almak ve evlenmek.Mutlu bir yuva kurmaları için hem Deniz hem de Sema birbirleri için her fedakarlığı yapmaya hazırlar.Ancak Sema'nın evlenmelerine bir yıl tanıştığı arkadaşı Simay'la birlikte her şey alt üst oluyor.Bu yeni arkadaş Deniz ve Sema'nın aşkına bir şekilde zarar veriyor.Ardından ayrılıyorlar ve Deniz aşk acısına dayanamayıp Amerika'nın Utah eyaletine yerleşiyor.İşte konusu genel olarak böyle.Gelelim yorumuma...
     Bence kapak tasarımı güzeldi,ancak arka kapaktaki yazının daha merak uyandırıcı olmasını beklerdim.Belki de kitap okuyucuda merak duygusundan çok daha farklı konulara değinmek istediği için bu tarz bir yazı yazılmış olabilir.Yine de daha merak uyandırıcı olmasını beklerdim.Karakterlere değinirsem oldukça doğal,bizden biri gibiler Deniz ve Sema...Aşkları da öyle.Ancak kendi aralarındaki konuşmalardan bazılarında sürekli tekrar eden kelimeler (Aşkım gibi) hikayeyi biraz da olsa doğallığına gölge düşürmüş.Bir sonraki baskısında değişmelerin olabileceğinden bahsetti yazar.Aynı zamanda bazı bölümlerde kafamda soru işaretleri de olmadı değil.Şimdi çok da spoiler vermek istemiyorum ama Deniz ve Sema bindikleri metroda kendileri gibi çok aşık ve yaşlı bir çiftle karşılaşıyorlar,iki çift de birbirini çok seviyor telefon numaralarını da alıp kitapta birkaç bölüm sonra bu yaşlı çiftin evine gidiyorlar.Yeni tanıştıkları bir çiftin evine gitmeleri biraz garip geldi doğrusu.Ayrıca karakterlerimizden biri(Deniz) psikoloji okuyor.Bu da zaman zaman Sema ile iletişimindeki konuşmalara yansıyor.Aynı zamanda yer yer oluşan tesadüfler (Kaplumbağa Terbiyecisi Tablosu) ve olay akışının kesilip hafiften bilgi verme havası bana Tanzimat Edebiyatı' ndaki eserleri hatırlattı.
     
Bu arada kitabın hedef kitlesi çok iyi belirlenmiş.Kitap az okuyanlar veya okumayı sevmeyenler için yazılmış Oldukça sade bir dil kullanılmış bunun için.
İşte Maviden Daha Güzel kısaca böyle...Kitapla kalın

28 Haziran 2016 Salı

#1kitap1yazar SIMON BECKETT / ÖLÜLERİN FISILTISI



Tanıtım🔫

Simon Beckett, 1960 doğumlu İngiliz gazeteci ve yazarımız.Bugün biraz ondan ve kitabı Ölülerin Fısıltısı'ndan bahsedeceğim.Adli antropolog Dr. David Hunter etrafında gelişen suç serisi kitapları dünya çapında 21 milyon kopya satmış bir yazarımız kendisi.The Daily Telegraph'a bir makale yazmak için araştırma yaparken, 2002 yılında adli antropolojinin oncu ismi Dr. Bill Bass tarafından kurulan Tennesslee Antropolojik Araştırma Tesisinde "Ceset Çiftliği" ziyareti sırasında kitabı için ilham bulmuştur.Kitabın en arka sayfasında zaten eserinin kurgu olduğunu ama araştırma tesisinin gerçek olduğunu belirtiyor.Gazeteciliğin getirmiş olduğu bilgi birikimini görmezden gelemeyiz. 🔫 Ölülerin Fısıltısı ise şöyle:Adli antropolog Dr. David Hunter, "ceset çiftliği" olarak anılan bir araştırma merkezinde çalışmak için ABD'ye gittiğinde, kendisini bekleyen kâbustan habersizdir.Uzmanlarla aynı konuya "merak salan" takıntılı bir katil, kendi dehşet verici deneylerini yapmak için kurban aramaktadır.
Tennessee'de çürümeye yüz tutmuş cesetler keşfedildikçe, Dr. Hunter da "gerçek vakalar" üzerinde çalışmak zorunda kalır.Korkunç cinayetler, tüyler ürperten ayrıntılar... İşte simon Beckett ve Ölülerin Fısıltısı' nın hikayesi bu.Okuyan var mı aranızda,belirtirse sevinirim.Kitapla kalın! 

27 Haziran 2016 Pazartesi

LEO BUSCAGLIA / YAŞAMAK,SEVMEK VE ÖĞRENMEK


Bugün sizlere babamın bana ısrarla okutmaya çalıştığı ve benim sürekli ertelediğim Yaşamak,Sevmek ve Öğrenmek kitabından bahsedeceğim.Kitap,yazarın çeşitli konferanslarındaki konuşmalardan derlenmiş,iyi ki de derlenmiş!😊Yazar Leo Buscaglia eğitimci/yazar olarak biliniyor ve Türkçe'ye çevrilen ilk eseri Yaşamak Sevmek ve Öğrenmek.Farklı pencerelerden baktıran,düşündüren ve öğreten bir kitap arıyorsanız işte karşınızda! İtalyan asıllı Amerikalı olan yazarımız ve motivasyon konuşmacısıymış.Güney Кaliforniya Üniversitesi Özel Eğitim Bölümü'nde profesör olan Leonardo Buscaglia,İtalyan göçmeni bir ailenin çocuğu olarak 31 Mart 1924 tarihinde Los Angeles'ta dünyaya gelmiş.Edebi kişiliği hakkında çok fazla bilgi yok maalesef ve pek de popüler(neye göre kime göre(!))

değil ama daha çok bilinmeli değeri diye düşünüyorum. 📖📖
İşte Buscaglia ve kitabının hikayesi böyle.Kitap kalın!

ROB SCOTT / SANRILAR VE DÜĞÜMLER

ARKA KAPAK:

Geçmiş bulaşıcıdır... Kız kardeşinin ölümünden dolayı kendini suçlayan ve sürekli sanrılar görmeye başlayan genç bir dedektif…

Yaşlı bir çifte ait olduğu anlaşılan; biri mumyalanmış, diğeri kedi kumuna gömülü halde bulunan iki ceset…

Ölen çiftin zekâ geriliği bulunan elli yaşındaki kayıp kızları…

Ortada iki ceset ve kayıp bir kadın vardır. Dedektif Samuel Doyle, namı diğer Denizci, kafa karıştırıcı ipuçları, birbirine girmiş düğümler halinde çözülmeyi beklerken nereden başlayacağını bilemez haldedir. Bu süreçte, hayatını etkisi altına alan sanrılar genç adamın işini daha da zorlaştırır. Diğer yandan, Denizci bu esrarengiz olayı aydınlatabilirse geçmişiyle ve kendisiyle yüzleşebileceğinden henüz habersizdir.


25 Haziran 2016 Cumartesi

MICHAEL PRESCOTT / SON NEFES


Uyku vakti geldi Caitlin,huzur içinde uyu...

      Caitlin Osborn kabusu onu almaya geldiğinde henüz on yaşındaydı ancak bu tarajediyi,öcü adamı,aklından çıkarmak kolay değildi.Yıllar sonra başarılı bir polis olduğunda bile peşini hiç bırakmamış olan öcü adamı öyle kolay unutamazdı.En büyük korkusu gerçeği olacaktı.

       Merhaba dostlarım bugün Son Nefes'i yorumlayacağım.Kitap oldukça akıcı ve gerilim orta sayfalardan sonra gittikçe artıyor.Katilimizi kitabın başında tanıyoruz ve olayları onun bakış açısına göre de yorumlamış oluyoruz.Karakterler ince ayrıntılara kadar güzel oturtulmuş.Yalnız kitabın sonunu ve genel olarak neler olup bittiğini hemencecik kavrayabiliyorsunuz.Son sayfaya kadar sürpriz son bekleyenler hayal kırıklığına uğrayacaktır(bknz:ben)
Genel anlamda oldukça gerilimli,temposu hiç düşmeyen polisiye bir romandı.Kitapta değinilen ayrıntıları sevdim diyebilirim.Av-avcı tarzını seviyorsanız öneririm.Herkese keyifli okumalar!


İnstagram: @booktagram98
Snapchat: idilluminati
Twitter: @idiiiis

23 Haziran 2016 Perşembe

AMBER JOHNSON / YAĞMURLA GELEN MUTLULUK

   Kitap Asperger hastası Colton ile Lilly'nin aşkını anlatıyor.Çocukken Lilly'nin yaşadığı kaza yüzünden yolları ayrılıyor ve yıllar sonunda tekrardan buluştuklarında Colton'ın ne kadar özel olduğunu farkeden Lilly'nin ona bağlanmasından bahsediliyor.


   Dili oldukça akıcıydı ve aslında birkac saatte bile bitecek bir kitaptı.Benim en çok dikkatimi çeken ise yazım yanlışları oldu😀Kitap farklılıklara farkındalık yaratıyor.Ve tabiki sevginin karşısında engel olamayacağını...Kendinizi dinlendirmek istiyorsanız öneririm.Açıkçası muhteşem etkileyici,inanilmaz bir aşk hikayesi vardı diyemem ama oldukça gerçekçi,ve içimi ısıtan bir kitaptı.Aralarındaki konuşmalara da bayıldım.



İnstagram: @booktagram98
Snapchat: idilluminati
Twitter: @idiiiis

21 Haziran 2016 Salı

STEFAN ZWEIG / SATRANÇ


{Yapacak,duyacak,görecek hiçbir şey yoktu,her yerde ve sürekli hiçlikle çevriliydi insan,boyuttan ve zamandan tümüyle yoksun boşlukta.}


 Amerika'dan Arjantin'e yapılan on iki günlük gemi yolculuğu sırasında oynanan maçlardan ibaret Satranç kitabı.Maçlar kültürsüz,iletişim kuramayan,yaratıcılıktan uzak ama satranç oynamayı iyi bilen akıllı bir şampiyo nile gemideki satranç sever yolcular arasında yapılıyor. Oynayanlar arasında parasıyla bu zevki tatmak isteyen ama kaybetmeye dayanamayan da var, maçı bu garip satranç dehasını daha yakından tanımak için fırsat bilen de. Ama bu uzun öykünün merkezindeki maçlar, şampiyon Czentovic ile Dr. B arasındakiler.

Aslında kitap tümüyle maçlardan ibaret degil.Tüm bu süreçte Dr.B'nin satrancı nerede nasıl öğrendiğine şahit oluyorsunuz.Adete onun yaşadıklarını siz de yaşıyorsunuz.

Satranç Zweig'ın Avrupa'daki mücadelenin ve kendi hislerinin sembollerle bir ifadesi aslında.Soğuk, cahil, sanattan ve kültürden anlamayan, iletişim kuramayan, kuralcı, çocukluk ve ilk gençliğini akıl geriliğinin tüm belirtilerini göstererek geçirmiş ve bir papazın merhametiyle büyümüş olan Mirko Czentovic, Nazilerin, faşistlerin bir sembolü konumunda.Her maçını kazanmakta, satrancı sadece para için oynamaktadır. Karşısındaki rakibi Dr.B ve diğer satranç seven amatör oyuncular yalnızca sevdiği,bir tutku olarak düşündükleri için oynamaktalar.Bu rakipler, Nazilere karşı koyan güçleri sembolize etmektedir.


INSTAGRAM: @booktagram98
SNAPCHAT: idilluminati