Günümüzden yüz yıl önce yazılmış, babasından onay bekleyen
bir oğul. Buna karşılık oğlunu sevse de sevgisini gösteremeyen ve onu sıklıkla
eleştiren bir baba.
1919 yılında Kafka, babasıyla bir türlü yolunda gitmeyen
ilişkisini anlattığı Babaya Mektup isimli eserini kaleme alır. Edebiyat
tarihinin en büyük itiraflarından biri sayılsa da bu mektup, babasına hiçbir
zaman ulaşmaz. Artık şimdi birbirimizi anlamak için çok geç der Kafka, babasını
her zaman sevmiştir ama. Kitabın temel noktası, ataerkil orta sınıfa ait baba oğul
çatışması olarak başlasa da; temelinde ezen ve ezilenin hikâyesi.
Kafka, babasına söylemek istediklerini yazıya geçmeden
toparlayamaz. İlk satırlarından biri şudur:
"Koltuğundan dünyayı yönetirdin. Senin fikrin doğruydu,
başka her fikir deli saçmasıydı, aşırıydı, anormaldi…”
“Sende bir eğitmenlik yeteneği var gibi geliyor bana; kendi
türünden bir insana eğitiminle çok faydalı olabilirdin kesinlikle…”
“Ancak bir çocuk olarak bana yönelttiğin her söz, benim için
neredeyse bir Tanrı emriydi, onu asla unutmazdım…”
Babasının onun yaşamında ve karakterinde büyük bir etkisi
olduğun aktardığı mektuplar alıcısına ulaşamasa da, bize ulaştı.
Ben, Kafka'nın yüzüne baktığımda, büyürken babasından hep
onay bekleyen ama göremeyen, ailesini istemeden hayal kırıklığına uğratan
haylaz çocukların yüzünü görüyorum nedense. Okuyun, okutturun.