13 Ekim 2018 Cumartesi

Franz Kafka / Babaya Mektup


Günümüzden yüz yıl önce yazılmış, babasından onay bekleyen bir oğul. Buna karşılık oğlunu sevse de sevgisini gösteremeyen ve onu sıklıkla eleştiren bir baba.

1919 yılında Kafka, babasıyla bir türlü yolunda gitmeyen ilişkisini anlattığı Babaya Mektup isimli eserini kaleme alır. Edebiyat tarihinin en büyük itiraflarından biri sayılsa da bu mektup, babasına hiçbir zaman ulaşmaz. Artık şimdi birbirimizi anlamak için çok geç der Kafka, babasını her zaman sevmiştir ama. Kitabın temel noktası, ataerkil orta sınıfa ait baba oğul çatışması olarak başlasa da; temelinde ezen ve ezilenin hikâyesi.

Kafka, babasına söylemek istediklerini yazıya geçmeden toparlayamaz. İlk satırlarından biri şudur:

"Koltuğundan dünyayı yönetirdin. Senin fikrin doğruydu, başka her fikir deli saçmasıydı, aşırıydı, anormaldi…”

“Sende bir eğitmenlik yeteneği var gibi geliyor bana; kendi türünden bir insana eğitiminle çok faydalı olabilirdin kesinlikle…”

“Ancak bir çocuk olarak bana yönelttiğin her söz, benim için neredeyse bir Tanrı emriydi, onu asla unutmazdım…”

Babasının onun yaşamında ve karakterinde büyük bir etkisi olduğun aktardığı mektuplar alıcısına ulaşamasa da, bize ulaştı.

Ben, Kafka'nın yüzüne baktığımda, büyürken babasından hep onay bekleyen ama göremeyen, ailesini istemeden hayal kırıklığına uğratan haylaz çocukların yüzünü görüyorum nedense. Okuyun, okutturun.

3 Mayıs 2018 Perşembe

MART VE NİSAN 2018' DE İZLEDİKLERİM ! :)

1-Superstore


2-Coco (İlk kez bir animasyon izlerken ağladım,bence bir şans verin:)


3-Kapan - Get Out (Yok maalesef sevemedim)


4-Görevimiz Tatil (keyifliydi,izlenebilir)


5-The Notebook (Sonunu sevdim,ama genel olarak biraz sıkıldım)


6-Dünya-Divines


7-Ferdinand


8-Minimalizm


9-K
üçük ortak










10-Food Inc.



















11-Şahsiyet




















12-Ufak Tefek Cinayetler ( Evet sonunda başladım :)



















13-Avlu













14- Suyun Sesi




















16-The Carrie Daires


17-Lost In Space


18-Bir Mucize Olsun

20 Nisan 2018 Cuma

SINIR TANIMAZ GEZGİN / Adem Dönmez

Biliyorum bir nesil bavul görünce 'Haksızlığı da koydum bavulaaa,yalnızlığı da aldım yanımaaa' diye mırıldanmaya başlıyor🤣🙈
Evet,bavullar hazırsa;bu kitabı yanımıza alma vaktimiz gelmiştir. 💘 Herkesin hayatında bir dönem, sırt çantasını kapıp yurt dışına çıkma planı olmuştur,tıpkı hikayemizin bas kahramanı gibi✌ Biz de onun daha gezisine çıkmadan yaptığı hazırlıklardan başlayarak gezi güncesini okuyoruz. Sonundan anladığımız kadarıyla,gerçekten tuttuğu notları kitap haline getirmişler💜 Bir nevi seyahatname aslında. Kitabın dili,gezilerde başına gelenler ve özellikle minik çizimler( hikayede paylaşacağım) çok tatlıydı. 
Kitap resmen yurt dışı planı olanlar için el kitabı şeklinde yazılmış. Kitabın en sevdiğim noktalardan biri de ülkeler için oluşturduğumuz önyargımızın ne kadar yersiz olduğundan bahsetmesi👏👏👏 Deneyimlemeden yalnızca duyduklarımız bizi yanılgıya düşürebilir. Bu yüzden farklı insanlarla tanışmak,farklı kültürlerle kaynaşmak bizi geliştirir düşüncesine değinmesi👏 Türk yazarlardan böyle güzel eserler okumak bana keyif veriyor ve bazı türlerde yerli yazar onyargimizi(maalesef ki) ortadan kaldırıyor 👏💜 Siz okudunuz mu bu kitabı;yoksa hala o şarkıyı mı mırıldanıyorsunuz,duyuyorum!!!😂✊
#nisanokunanlar #kitapyorumu
#idilinyorumu

27 Mart 2018 Salı

Okuma Notları / Kitap Yorumu

Merhabalar! Yazıldığı kadar okunmasının da büyük bir birikim gerektirdiğini düşündüğüm kitapla karşınızdayım!
Entelektüellerin ya da yazarların okuma serüvenlerinin nasıl olduğunu düşündünüz mü hiç? Kitap seçimlerini nasıl yaparlar, raflarda nasıl gezinirler, bir kitabı nasıl okurlar? 
Edebiyat,felsefe,tarih yazınları... Karşılaştırmalı olarak yazılmış olması,sizin de bu isimler hakkında fikir sahibi olmanızı gerektiriyor. Önceden bir birikiminiz yoksa,çok havada kalacağını düşünüyorum.
Deneme okumayı sevenler göz atmalı mutlaka Kitapla kalın!💓
👉‘Baştan söyleyeyim: Türkiye’de aydın yoktur! Bu sıfatı hak etmek için çaba gösteren okur-yazarlar vardır –ama aydın yoktur!
Açık zihinle sorgulamak yerine birtakım ön kabullerde diretmek; düşüncelerini yanlışlamaya açmak yerine, doğrulayıcı örnekler aramak; çelişkiye düşmekten korkmak adına saçmalamayı yeğlemek… İşte Türk-okuryazarı budur!

26 Mart 2018 Pazartesi

Sadece Beş Saniye / Barış Ugar

Öncelikle wattpad kitaplarına karşı aşırı aşırı aşırı önyargılarım var. Daha önce basılan hiçbir wattpad kitabını okumadığımı da söyleyerek devam ediyorum yorumuma. 
Kitabımız Beren isminde bir kızımızın doğduğundan beri kabuslar görmesiyle başlıyor. Kızımız büyüyor;on sekiz yaşına geliyor ve bu rüyaların birinde gördüğü kişi hayatını kaybediyor. Rüyasında gördüğü kişilerin birer birer ölmesinin dışında rüyalarıyla gerçek hayatı birbirine karışan genç kızımızın hayatı zindana dönüşüyor. 
Konusu kısaca böyle,aslında kitabın başlarında baya bir gerildim diyebilirim🤣 Ortalarına geldiğimdeyse gerçekten çok bunaldım. Kitabın her sayfasında(her ama heeer sayfasında yahu😑) acayip olaylar olmak zorunda mıydı? Hani yani ordan oraya savruluyor karakterler sürekli. Iç dünyaları hakkında,hissettikleri hakkında iki üç cümle çok gelişigüzel geldi maalesef bana. Yine de sabrettim,kahroldum ama sonunu getirdim✌✌(Burada alkis efekti istiyorum.)
Böyle dedim diye hiç beğenmediğim düşünülmesin.Her şeye rağmen kitabın kurgusunu sevdim. Kitap farklı bir olaya doğru yöneldi,Daha iyi işlenebilir miydi? Bence evet,ama yine de böyle bir kurguyu Türk yazardan okumak güzeldi. 
Önyargılarım da kırıldı diyebilirim. Tekrar wattpad okur muyum? Sanırım okumam,okuyacaklarımın listesini yaptım,detoksa hala devam❤ Kitapla kalın! Sevgilerle ...

25 Mart 2018 Pazar

Vitrinde Yaşamak / Nurdan Gürbilek #Kitap Yorumu!

Sevdiğim bir başka kitabın yorumuyla geldim. Yarın Kabus'u girmeden Vitrinde Yaşamak kitabının yorumunu da gireyim dedim.
Kitap;ön kapağında da yer aldığı gibi,seksenlerin kültürel durumunun ele alındığı değerlendirme yazılarından oluşuyor. Özal dönemi basın ve dış politika işlediğimiz bir dönemde okuduğum için benim için çok yararlı bir kaynaktı. Metis Yayınlarına aşığım zaten.🌿🤣
80ler Türkiyesi;tarihi,siyasi koşullar ve yerel dinamikler açısından bir kırılma noktası olarak ele alınıyor. Dönem Türkiyesi iki kavramla tanımlanıyor kitapta:
👉 Sözün bastırılması
👉Söz patlaması 
Anap yönetimiyle birlikte değişen baskı döneminde,daha öncesinde seksenlere kadar benzeri görülmemiş bir söz patlaması yaşandığı belirtiliyor..
Bu arada yazarımız da genellikle deneme türünde eserler veren bir edebiyat eleştirmeniymiş. Türkiye dönemlerinde siyasi olayların,kültürel meselelerinin yaşandığı zamanlarda yazılmış olan eserleri okumayı ve incelemeyi seviyorum. Şu son cümleyi kuramadığımın ve yorumu toparlayamadığımın farkındayım. Niye böyle oldu anlamadım😂✌
Işte böyle dostlarım,umarım siz de okur ve seversiniz. Kitapla kalın,herkese sevgilerle...

24 Mart 2018 Cumartesi

Film Yorumu / Yedinci Hayat

Yedi kadının tek bir kimlikte yaşadığını düşünün.
Yedinci Hayat, birden çok kişi tarafından izlemem için önerilmişti. Artık her hafta izlediklerimi toplu bir gönderide paylaşacağım. ⛔
Filmde,dünyanın nüfus artışı sebebiyle yeni bir yasa getirililiyor ve ailelerin sadece birer çocuk sahibi olabileceği bir sistem kuruluyor. Ancak birbirinin birebir aynısı olan yediz kız kardeşler hükümetin kurmuş olduğu Çocuk Tahsisi Bürosu'yla tehlikeli bir saklambaç oynamaya başlıyor.Göze batmamak adına hepsi sanki tek bir kişiymiş gibi davranıyorlar. Karen Settman adında tek bir kadın olarak haftanın her günü farklı bir kardeş dışarı çıkıyor.Ta ki kardeşlerden birinin bir gün eve geri dönmediği zamana kadar...
Ardından olaylar sarpasarıyor.
Beklediğimden daha aksiyon dolu sahneleri vardı,kardeşlerin yaşamı her boyutuyla ele alınmıştı. Bunun dışında kurgusu gerçekten özgündü. Ben çok sevdim,önerenlere de çok teşekkür ediyorum,siz izlediniz mi? Sevgilerle,iyi haftasonları ✌